ümit güçlü
aşırı doz
allahını gördüm, konuştuk biraz, para yapmışsın
gözlerin öldü o yüzden
torpidoya koyuldu
sana ait her şey
bankakartlardan geçilmiş
kimliğin buharlaştı o yüzden
mercedes marka ait otoparkta
çıkışta beyin tomografilerine baktım
cihazlardan çıkan ışıklara
çarpıp durduğum metal kutular
fotokopisini imzalar mısınız?
kötüydü. her şey. acil çıkışı aradım
önemli kişilerin çıktığı kapıları
yeşil ışıkları hep sevmişimdir
eve gelip bazen yeşil ışık ararım
senden kalan ölüm raporunu
yeşil ışığa tutuyorum
kemiklerdeki kavga izlerine
*
oralarda soruları bulamadım
takım elbise ve rugan cevaplarda
torpidodaki gözleri cebime koydum
ve bütün kan damarlarımın borcu ödendi
yahudi bir cerrah tarafından
kanlarımız akıyor keskin
son üç yılın içinden
biriktirip, bunları ancak sen koruyabilirsin
dediğin, broşür, dergi, ders notları
aşırı doz kalbe vuran
basıncın en yüksek olduğu kanda
aşırı dozda akıyor
beyin sulanması, baş dönmesi, mide bulantısı
cihazlarda hep yeşil lazerleri ararım
torpidolara dikkatle baktım
kaybolan evrakların arasına
zincir ve asidin yanına
gözler, oralarda koşan vaşaklardır
öğleden sonraları kurdun dişinde.
bir sırtlanın ağzıdır dağılan kağıtlar
düzenli birliklerin namlunun ucunda
*
heeeeeeey, diye bağırdım yeşil otlara çıkıp
heeeeeeey, kim verecek intikamı
koridorları kesiyorum işte, serumları
doktorların ayak seslerini, hemşirelerin kangren suratları
neşter, metal sesi, elektrot – kırp sesi
dışarıdan aşırı doz
kalbe vuran
uzuuuuun saatleri doldurdum oralarda
hastabakıcıların gözlerini katladım
verin işte diyorum, bize ait rüyaları
ver ver ver, neredeyse ver
küçük gözyaşları, bebek potinleri, meyve suları
daha ne olsun, hepsi aşırı doz kalbe vuran
çocuğunu kaybetmiş anneyi
ikiye katlayan
rüyasını kaplayan kablolar
yeleğinin sökük düğmesini
kurban etlerini
unutamıyor, kalbe vuran
güneş seslerini çağırıyor pencereye bakıp
sabah horozlarını özenle işaretliyor
*
parazit ağrıları, öğleden sonra yakalanılan yağmur
senin dişlerin için onları da katladık
kısık mutluluklarını, kapı gıcırtılarını
keman seslerini
topluyorum, topluca senin için
aşırı doz
kalbe vuran.
fındık kabuklarına bakıyorum
radyo seslerine
kapalı kutulara, kırılarak
cumartesi günlerini çalıyorum gülten akın’dan
kimsenin açmadığı bir şiir kitabını açıyorum
daha çok ölmek için ilaçlar arasında
geceleri küçük dozlarda, şiirler
kalbi parçalayan
ayrık kızları üzen
daha da üzen, üzmek için yazılmış
ilaç kutuları sessizce bölüyor
küçük küçük mutluluk parçalarını
oralarda neşe, didem madak, cam kâseler parçalanıyor
bunları ancak sen saklayabilirsin
kangren eden anıları
muayene için kesilen fiş
hani arkasına sıkıntıdan
kısa şiirler yazılan
gözyaşları damlalarının üzerine aktığı
holokost kağıtları gibi
kadın şairlerin kanlarıyla yazılan
küçük şiirler gibi morkara
nedensiz yere kahreden
sadece sesleriyle kahreden
kim, kim, kim öldürdü anılarımızı?
kim havaya uçurdu lanet binaları havaya?
kim yazdı ölümünün yanına ismimi?
kim bu isa’nın kanını içenler?
mezarından çıkıp gülümseyemezsin
seni düşünürken aşırı doz
her yer yemyeşil
kalbe vuran