tevfik kanoğlu
aşiyan'daki ceninler
Bakırköy’de kara kedi!
Keşke ruhumun açlığı da ovuşturmakla dinseydi.
Yüzü bir kazayla tutulmuş sanki onları görenlerin
Gözünde kibir evladır masumiyete
-kıçıyla seyredenlerin
Manzum mensurdan zordur
Nazım ki, körpecik türkçeyi iki kaşının konturunda taşıyan
Sanki şehre doğmadan önce orada vardım,
Kömürle yıkanmış budaklarıyla;
En ışıltılı cesedime benden önce varmıştı,
cenini aşiyanın.
~tanırım iki filozof,
Ancak lanet getirdim onlara:
Bir daha ilişik kurmam,
Geleceğinden hicap duymamak en besili gölgesi
Lanet olsun, annesiyle yaşıyanın!…
İkisi de ecinni!
Bu ne sefalet, ne bu hayıf
dudaklara oyulmuş sövgüler gibi
Herkesin tek bir şey var haklarında söylediği
Gözlere gömülü şimdi bir tek ben, uyku diye
Veredeceğim küfrü fakat
İnternetsiz bir dünyadan ancak bu mısra kadarı tınacak yine
Eşyaların sabrı ayartılmış,
Konuşacak sandığın o fasılalı gariplik
Gecenin bağrıdır, ıkınacak bir de
Gevişlenerek uzanmışım
Umut edeceğim yarınlarla
Kirli ve basık,
Bir tavanın girdabına dolanmışım
Hatıralar.. İçinde tüylü oyuncaklarıyla, cilvelenmiş
-utanmışım
Bir yetişme telaşı,
muhafazakâr semtin cenderesinde,
Bir açlık-
Ilık bir rüzgâr yetişir
Manzaralar değişir,
Sabah soğuğuyla teyemmüm edilmiş dirseğim
ve gündüz,
canlılığın henüz azıklandığı o kesif aralık
Her sızımı dindirdim
Ancak yoksul geçirdiğim gün çoktur
Ağzımda çırpınan, meczuplara yaraşır aziz bir boktur
Fakat bir çırpıda büyüyen
Zihnin acına diyecek yoktur
Bakırköy’de kara kedi!
Neşelidir genç aklın vesairleri
İstanbul’da rutubetli bir köşede
Yatar matem şairleri
Bakırköy’de kapkara bir kedi,
Çingenelerin gül sattığı uzun sokaklar,
İşten dönenleri karşılayan ah o boş banklar
Helva gibi ağır gökte
Acayip bir beklenti
Keşke, keşke
Evimin yanı mezarlık olsa keşke
Böyle yorgun günler için Azrail’le bir pazarlık olsa
&
~bilmem, yaş otuz eder mi uykusuzluklar da sayılsa?
Damağa yerleşir;
Buruk bir şüphenin böylesi
Güzelliğin utancıyla dikilen
Yanağım ve bileğimde biten,
Büyümüş, çocukluk tüylerimin nicesi
Burnuma bayramlık kokular geliyor;
Dilime yüzyıl mesafesinden pul pul bir zarfla
Uzak bir silsileyi muştulayan korkular,
Yabani otlar seriyor:
Büyümedik cenin kaldık,
Aşiyanla halvet olmak sayfiyeye çıkmak sayılmazsa
Elimizde sütlerden ve tükürüklerden, hadsiz bir üşüme
Bileğimizde irinli bir kaşıntı;
Kasımpatılar, ısırganlarla biz
Nisana dek hiç yürümedik.