ismail demir

bir gül senin

güllerin gündelik hayata atılımı ve evcil güllere yapılan baskının nereden çıktığı üzerine anıt; ortaçağ türkçesiyle söylenir, düzlüklere bestelenen ilahi ezgilerden yanık.

gül gibisin hayatın ortasına ne yana dönsen arkana düşüyor elin, uzadıkça daha çok kirlenir hissini veren yaban otları sorsunlar -onları kim bilir? nasıl anlatır asıl.

ayna tutar otobüs çeker dişiyle, uçak binişlenir yargılardan kaçak, her gören göz kulağa sunak, açık küfür yorgan çekili siğne bet bağır, karnını kapat göbek düşer sesine.

kalçadan sokumlanır sıktıkça malası sıvaya katıklı duvar, döküldükten az kala ustalar çatalıtökez, susması takılan gözdeki yaş kadar serin-gün girdikçe reklam ısıtan deri.

hava alarak kurulu turşuların biz böyle alışarak kazandık uyumu, mayasını yaşarım deneyimi perdeleri astı, ışık sokuldu renksizliği boynuna dolayıp! *sökülen kül cevherin dizini kanatır.

(ne uzakta ne yakın bir ses daha demin)

ardına kaldıkça yanakları genişleyerek , divan’a kaldığı bilinen avratlar tanımı bugün, söz verdinse dizersin beyitleri, kara gömlekten kopup zincire düğme icabı tekmil.

tekerleyerek saldırarak tattan alarak soylamı genişletti mutfak tavrını bi çare kesin, haritayı yarıdan bölerek bulaşıklar yıkandı, diğer yarımı yiyerek yeniden asker kirin tersine.

alkışlayarak çoğaltı bulut yaşını yapıştırdı derine, sarılırsan elbet selam söyle, öğütürsen ununu -sırtında elek elini küreklerde bilerek gül bahçelirinden çık boşluğun.

(-e sende geniş söyledin şimdi -belli mi yoksa sahiden -belli mi)