ismail demir
Çarp kanatlı bilmecelerle çöz bağrımı
Sıvı kaybından;
Çarp kanatlı bilmecelerle çöz bağrımı
Sök kalbim yerinde kalsın ses kaydını kes
Dur ara sıra kaçtığım kervanları dolaş
Çık anla halini kuş olup karga vurmanın
Kaz sürüsüne dal ördek olduğunu hatırla
Tüm çıkarlardan çıkar aşağı bir perşembe
Koş şafakları uzun sahili deniz boyu
Gün çıksın pencerene konsun
Lapa lapa kar lafa kara binek gerek
Uzman uzman derde derman nefes ferman
Çorapla dalaşır gibi dünyayı
Bir hatırana bin eklemem gerek
anılara ayırıp yeniden güldüğüm günler
Önüme getirip atlarına biniyorum onların
Yola koyuluyorum yol yabancı kara kuşak
Vermiyor aman
yıkıldıkça daha sağlam kalkıyorum ayağa dizlerimi benden bilsinler
Sırtıma kakılıyorum avucumu dalarken
Zamanın ve ölümün katibi beni dert bilmeye
Kusur kusur zamanla otur geç yanaklarıma
Her soygun eski bir geçit
geçmişin anlarına saklanmış
Diz dövüp divane olmam gerek
oturmuş şiir yazıyorum
Dağları hissettiğim sarsıntı tadına
kayaların yürüdüğünü gördüm
zamansız ayrılıklardan aşağı
Kaç keçi tarafından bilindi kustuğum
gerçeğe ölçü kalmadı bende yok
Balon patladı iğne battı
çuvaldız kaldı elimde sapladım
çirkin kuşlar çektim sırtımdan
Yürüdüğüm yolu anlamayı diledim
mum dikmişken karanlığıma
taşlar eskisi kadar kara
sanki unutmamış kadar canlılar
Kibrit kutusu kadar kibrit gerek
Sana baka kalmadan önce baktığım gerçekler
Tuhaf hislerle fotoğraflarda eşyalarda kalan hacimsiz ayrılık ağrılı yanlarında kalan
Boğazlıyor gönlümü nefesim batıyor tellerime saydam bir yarık içimde içi çimlerle dolu
Karanlık aslında oradan geçip yanıma oturuyor
isimle karışıyor yarınım
silinmiyor yüzümden leke
gözlerim cam kırığı esaret
ters yöne yürüyen ayaklarımla ilgili