neslihan magunacı
cibali’de üstünkörü bırakılmış satırlar vardı
433. satır ve gümüş suyu
ölçümlenebilir bir yanı kalmadı diye sevdiler kalıpsızı
her bastığımda ayak numaramı farklı yorumlayan müftü
erken geldiğim yerlerden ilk kalkanın ben olduğunu söylüyor, hiç komik değil.
kötülüğe ısrarın kabul edilmiş bir mazereti var bence herkeste
1980 kararlarının ardında, refahçılar ve catch-all’cular
tanrının oylamasını başlattılar nöbetleşe mesela.
ben anlattım Gramsci’ye
menfaatin ötesinde eskimek’lerin başladığını
böylece, – hakkınız elinizdedir- dediler ilhak edilenlere, böylece eskimek
biraz kendimi anlatır gibi oldum sonra, biraz doğrulmuş belki
buraya gelene kadar ne taş ne çarpışma, değdi de denilmez
kim için heba edildiğime denk gelmiyor kimse, neden üzüleyim
hav tutmaz bir şey giydirdiler bana straplez, fıçı beck yanında.
560.satır ve deep blue
annem saçlarımdan başlardı çirkinliğimi anlatmaya hep
geceyi ve marşları kundaklar bir askere verirdim bu yüzden, pişman değilim.
beni delegelerle suçladılar, beni fil ambarlarında uzun pardösülülerle
annem de pardösü giyerdi, otuz sekiz yaşındaydı, hatta bonesi vardı ikide bir bozulan
beni taş duvarlar arasında, beni abbaralar içinde, itiraf et, itiraf et diye diye
alıp getirdilerse de öteden, itirafçı değilim, kimseyi ikna edemem buna.
apoletime göz dikenin, formamı üstümden yırta yırta aldığını
bana bir bayrağın tarihçesini zorla anlattırdığını duymanızı hiç istemezdim
o zaman, ne pardösü üstümde ne üniforma, otuz sekizimde değildim ve çıplaktım
itiraf ediyorum, geceyi ve marşları göğe fırlatıp Ankara’ya kaçacaktım.
742.satır ve Ankara
iç güdüleri iyi gelişmemiş bu adam kalın giyinmeyi de bilmiyor
sonra konuşalım deyince başlıyor koşmaya, bir eli de havada.
nerede çapalanan bir şey görürseniz hepsini bana borçlusunuz
ikinci ciltlerde üstünkörü anlatılan, esmer sandığınız kadınları
kömürlerin sobaya atıldıkça bıraktığı güm seslerini ve
yalnızca ayak parmakları ile uzaklaşmayı bilen seni de, bana.
koşmak cüzdanımda on yıldır sakladığım bileti açık ediyor, dur artık
seni yerinden kim etti diyene bakın kamburlaştırmış onu her yük
elinde deste ama gergin üslüplu, başladı oyuna knave or jack
ne kahredici tanrım, duvarlara dayanıp parmaklarını ısıtmaya çalışmanın
çeperini terk edip bundan tiksinti duymasından üstün olduğunu görmek.
Arthur konuş benimle, kısır tutkuların dışında elinde ne kaldı?
953. satır ve kumar
binlerce yıllık bir kemik buldum profesör
sahip olduklarından fazlasını arzulayanların ağzındaydı,
salyalı.