ismail demir
çüt
daima başkasının çorabı engel oldu sana
soydular narını verdiler eline kaldın kala
kırdıkları gibi taktılar seni dalına
böyle fikirler nereden geldi aklına
yiyeceğin elmayı döndürdü bala
üç gün uyumadın gözlerin yok
sebebi ziyaretini şaşırdın yoluna gidenin
ustasını yiyen çomak kırdın tuttun soyunu
pişmiş aşın işine işledin
sabrın sonsuz nakış
saatin kaçı bilmeden hava kara gölgen boş kargalar kafana ceviz kırmaya geliyor
iki ayağından daha doğusunu görmemiş
ömür boyu beladan uzak durmuş deden
oturmuş yan masaya güvercin vurmayı anlatıyor
ağzını yemiş yabani bir güvercin susmaz
kaburgalarını delmiş kalbine çit bağlıyor
kısa bir aradan sonra
İshak kuşu bizi seninle çevreleyen
on sekiz bin alemi namıyla uçuşan dil
çıksan çıksan sen çıkarsın
çın tepelerine sağırlığın
bizi kendinden bilme kanından sayma attığımız taş ürkütmedi kargayı
al derdine söylenenleri alnımızdan başla
yar kursağımızı doldur adını
derimizi kurutsun inceliğin
merhemi sen çalma
hikayenin başına doğru
unu döktün suyu kattın kazana
elinde şimşir kaşık
başını örttün helva kavurdun
ağlamadığın için kovuldun özünden
derdin var dediler evin boş
dağa koştun dağ yanmış
düze indin zaman yok
kazıdın toprağı ellerin kir
bilmiyorsun bu cenaze kimin
gömüyorsun kendini onunla
adını hiçbir tahtaya yazmadılar