erkan karakiraz
mmgelem:
tam bir aşırılıkmış. çekilmiş perdede yavanlaşmış günün son saatleriymiş. alıştırmaymış o karşılaşma. zaman bir dostun ziyaretiymiş. tik takları bir türlü susmak dinmek bilmiyormuş. geçmek bilmiyormuş. yoğunlaştırılmış talihsizlik. eksiksizlikmiş. delilik. düşünce biçimlerindeki başarısızlıklara bariz örnek. dudakların değdiği taklaların değiş tokuşu omuzlardaymış. fermuarı bozuk dimdik alet çantasındaki her şey balkonun zeminine saçılıvermiş. çoğu kez söz vermeyenlerdenmişiz. güvensiz yalancı kindar ketum inançsız kararsız tutarsızmışız. insan özetiymişiz. iş eldivensiz. her birimiz bu rahatsızlığın tam içinde ve parçasıymışız. paramız ancak bir sabah çayına ve belki bir de poğaçaya yetiyormuş. tost pahalıymış sabah serininde. birbirimize bulaştırdığımız yoktan çıkan var’a uzanan rahatlıklarmış. sırt izleri parkedeymiş duvardaymış. masada. sözcüklerle aldatılmaya hazırmışız. doğum izlerimizle. adı konmadan rengi belli olmadan hiç açılmamışız. insan sayısı kadar sevme sevilme anlayışını üslerle çarpmış toplamışız. teslim olmalar her nasılsa kaçmakla başlamış. hayatı kovalamaya kuponlar biletler sistemlerle devam etmişiz. iddia makamı anneniz öldü diyormuş. oidipus hayattaymış. dışarı sürüklenmeyi burada aramak gerekirmiş. istemsiz sıklaşan nefesi burada. talep etmeyi öğrenmeyi burada. burada hüsrana uğramış intikam girişimini. gecenin yarığı zikredilenleri kolonlarında taşımış. karanlığı kapı önü bekleyişleri dövmüş. virgüllerin gereksizliği aklımıza takılıyormuş. ardı sıra hızını artıran sıvılar pekişmiş yol boyunca. mum ışığı ağız dolusu kararlılık son kök hep yoldaymış. galiba o çarpışmadan buharlı bir soyunmaya düşüp yuvarlanan noksanlıkmış. zaman buruklukla yoğrulmuş şehvet sonrası uykumuzdan uyanmamızı bekliyormuş. ekmek kuyruğunda sıra gelmemiş daha. eskrimde alnımıza yara almışız. limon dilimleri henüz aklımızdan geçmiyormuş dansımızda. başımız çatlıyormuş düşünmekten. sıra numarası verdiğimiz yeşil mürekkepli bir günlük notuymuş. kredimizi tüketmişiz. başkalarının yanında birbirimizi gömüp duruyormuşuz. muhafaza ettiğimiz mağlubiyetmiş. şşş’mışız. hişşt’mişiz. kışt’mışız. hoşt’muşuz. pıst’mışız. sebzeyle aramız iyi değilmiş. patlayan güneşi çok bekletmişiz. solucan deliği zaman yolculuklarını çok inletmişiz. tütünsüz ve kadınlarla kadınsızmışız. dükkânın motosikletini çaldırmışız. tabanlarımız çatlak üstümüz inceymiş. sevişmeden yeni dönmüşken azarlanmışız. karşımıza çıkan her yüzeyi her gövdeyi iki üç posta paspaslamışız. karanlıkla baş etmeye sabahın ilk ışıklarında bir delik kâfiymiş. ne de olsa bir kaşık dolusu ıslaklık ölü olduğumuzu unuttururmuş. seçici olmamıza gerek yokmuş. her surat her liman her konak geçiciymiş. nasıl olsa organımız yeniden ve yeniden çabucak uyanırmış. yüzümüzün yarısını kaplayan sahte bir gülüş kederimizi örtmeye yeter de artarmış bile. şiirimiz et kokuyormuş şimdi. şiir bizim kamuflajımızmış. zaaflarımızı alkolle maskelemişiz. masalar sürekli aynı yağlı kirli bezle siliniyormuş. devletten milletten bize neymiş. bavulumuz merdiven başında komodinin yanında içinde defterler kalemler kazaklarla her an kaçmaya hazır bekliyormuş. evimiz eski bir çekyattan ibaretmiş o vakitler. içimizden rezidansları ateşe vermek geçmiş. içimizden şehrin kuzeyini havaya uçurmak. içimizden yağmalama. içimizden işgal. tırt isyan. kist devrim provaları. fakat yoklukta damarlarımıza diktatörlük ve faşizm doluşuyormuş. havlayan her köpeğe bozuluyor şaşırıyormuşuz. her kavga sonrası babalarımızın suyuna gidiyormuşuz. en iyi öğrendiğimiz idare etmekmiş. her yürüyüşümüz bando tören geçişiymiş. içine kaçmışsa da sesimiz göğüs kafesimizde trompetler üfleniyormuş. her üflemeyi kâr biliyormuşuz. her üfleme zevkin en yüksek noktasıymış. meğer arka kapısından bir mabede girmişiz de arzuladığımızın bu olduğunu anlamışız. başını çevirip gözümüzün içine bakarak hakikati dillendirince soğumuş içimiz. yenilmişiz. yahut yenilmiş hissetmişiz. nefretimiz kursağımızda kalmış. tüm telaşlar beyhudeymiş tüm uykular zaman kaybı. tüm çıkışlar sürgülü. aşk cam kesiği tek bilekte yapboz parçasıymış yalnız. canlı yayınlarda intihar şiirleri okuduğumuz olmuş yine de. canavarlaşmaktan keyif alıyorsak da traş olurken derimizin dikenleri batıyormuş yüzümüze gözümüze. sarılmayı gönül almayı özürleri rafa kaldırmışız. biz olmak uzakmış artık. zaten ben hep oradaymış. kafamız iyiyken aynada yüzümüzün tam ortasında kocaman bir borges gözü beliriyormuş. feri sönmüşmüş. bunu da denemekten deneyimlemekten ne çıkarmış. ceplerimizde hiç taş kalmamış. makineler kırılmasa da olurmuş artık. boş sprey boya kutuları merakla bekleşiyorlarmış. duvarlardaki her yazı anlamını çoktan yitirmiş. içine girmek için önce çıkmak gerekmiş karanlıktan. içine girmek için. önce çıkmak. karanlıktan. karanlıktan. ÂMİN.