abbas varol
rigor mortis
günlerin ardı kesildi
dikilen ağaçlar devrildi
seni bir yangı
seni bir kartalın koynuna kucak ettiler.
giydirilen ve yerine bırakılan doğa
sana ait bir karmaşıklığı taşıyor –kabul et
buradan zuhur edecek cemi cümlenin haydut diyeceği
yakalarsan içlerinde barınan kötülüğü çekip çıkarırsın
hiçbir göz buna mani olamaz –doğanın gözlerinden kaçsa da
senin görmeyen, körlerin görmeye yarayan gözleri
ve aranan şeylerin içlerinde gizli duran gerçeğin gözleri
ancak senin olduğun vakitlerde açar.
bakan bir göz
hayret ediyor, hayat bulacak –bu bilinen bir şeydir
aynı boşluğa elini geçiriyor toprak
mahsulleri senden bir parça taşıyor
sana kaçmanın yollarını
kendi tabiatını senin renklerinle görmeyi arz ediyor.
içinde büyüttüğün göz kuruluğu
ve bir acıya daha yenik düştüğün gece koroları
hep bir ağızla sana şarkılarını söylediler
bir şölen nasıl olursa öyle
gece kendisini tüketene değin tükenen sen
bunun farkına varmadılar.
boşluk. toprak.
boşluk. ölü.
boşluk. sen.
doğa yanılıyor şimdi
bir kıymık olarak duruyorsun
fazlalıklara ve sana
üzerinde taşıdığın karmaşıklığı karanlıklara
elbiseler diktiler, dağ yaptılar
yokluğun konuşuluyor
sen duymuyorsun.