zeynep karaca

sancı ve bütün ademlerin doğuşu

bir şehrin kalbi kadar kalabalık
yağmurun boşaldığında oluşturduğu
yoğunluğun dokunduğu ten kadar
canı sıkıldığında bir çizgiyi
boydan boya yürüyen bir insan kadar
savunmasız bir gerçeğin
içinden yürüyormuş gibi
bir kadın
gökten üç elma düştüğünü
birinin arzuyu böldüğünü
diğerinin tarihi kanattığını
öbürünün geleceği somutlaştırdığını
hayalle gerçek arasında
avuçluyormuş gibi elmayı
düşledi
o an iki insan sadece gülerek
üzerine doğru yürüdü
sonra tanıdık bir ses
müziğin sonunda ağlar gibi
kulağının arkasına sıkıştı
ağaçla karşılaştı ve köklerini
göremiyor oluşunu şöyle düşündü
yaprakları dünyanın ihtimallerini ayartıyor
çocuğu gördü mendil satmasına
kırmızı bir çizgi çizdi
onun orasını maaşı ve ay sonuna bağladı
yaşlı kadını gördü
hiçbir şey anlatmasını istemedi
onu bir anıt gibi düşündü
bütün olup biten hayatın karşısında
yaş almayı ve bugüne kalmayı başarmış
tapılacak şeylerin çok uzağında
bir direniş anıtı gibi baktı
zamanın, mekanın ve eşyanın
tüm ilerleyişini onda çözdü
çünkü gözler gökyüzü oldu
insana dair olan yeryüzüne
oradan bir ilhamla yayıldı
bulunan,
ilk sancıydı bütün ademleri doğuran