melike argıt
sard
Her an tren geçebilir gibi bakıyorsun üstüme başıma
Biraz dolanıp kenarda sabırsızca oldu mu şimdi
Eee daha daha çağırırken beni
İsimlere oldum olası fazla önem verildiğini düşünüyorum bunca uyduruk terim
Olur olur hepsi olur isteyince diyorlar burada
Sonra kafalarını çevirip kaldıkları işe
Olmuyor
Olmuyor
Rüzgârlı yüksek bir vadide her şey bağrışarak konuşulur
Hiç olmamış bir sezaryen ağrısı kasığının az üstünde
Bir kavanoz solucanın aksak caz ritminde sürtünmesi
Elmanın tezgâhta kuruyup kalan kenarları ve unutulduğuna ısrarla dikkat çektiği
kahvemsi sarısı,
Oldukça gösterişli bir çaba
Midem kalkıyor bunlardan
Olmuyor
Olmuyor
Yıllardır bilmediği bisiklet gibi sürmek şaşkın biraz saçlarını
Yuvarlanıp yuvarlanıp kahkahalarla kalamadığı ezik bir şaka
Bilmekle yapabildiklerimizin bu kadar az oluşuna şaşırıp kızıyoruz
Önlüklü andımızı yarıda kesip
Çeşitli yol kenarı müzelerde burnunu ararken
Çünkü biraz heykel senin yüzün ve kara atlarım
Sinirini zapt edip ona korkusuz bakarken dimdik
Karlı yolu yürümek için buyrun ben zabıt katibi
Bunca soğuk yollarda plastik çizmeler bağa girdiğimde kanlı çamur
Utanmayı öğretemem kimseye
Telafisiz bir beddua yaptığım közde mısır üzgünüm tutuyor bu nehirde
Akıp giden zamanda kazdığın her bir hendeğe benden biraz saç teli ve diş fırçamı bıraktım
Hep sallayacak masayı ne koysan ağırlık
Bir ucundan çeken kaşındıran sakalını
Sen yine tren camlarından kendine bakacaksın
Her gün yeniden ve sorarak kibarca aradığım rıza kendime
Gözlerini ovalar gibi öylesine tamam deyişin
Bir masanın ucundan sıyrılıp düşüveren
Serçe parmağının şaşkınlığı hala aklımda