Archive

seyrin bir bölümü ve sonu – osman hasdemir

-yelkenler büyüyor güneşin günlerce aynı yerde durduğu tek bir günde yardımları bir koldan yükleri pek ağır olarak tablası gergiden kazınmalı toprak büstlerine tam da bu yılların rüzgarı baca perisi formuna canlılığın aradığı ta dönüşümün kökeninden taşıp buhranın perdesini çekince bataklıkta kürek takımı donan çamurda ibadetle çömlekleşme vahdetim belirgin canlı canlı gerçek bir hayat ağırlıklı beden kalıbı insan çenesi mengenesi yücelme panayırının kantonları ve titremeyle dönmenin metredeki o pusulaya kalbursuz incelmekle şeritleşen yeğin uykularla kıvrılma ...

sürtünmesi bağdaşmamak ona ve günlerin – osman hasdemir

uzamış yosunları baskın yeşil şimşeğin uskumru solucanı kapmış oltalar kartalın yönüne kışlık yiyecek ve hayvan suyu geçer artığından tokluk yongasına son karı bilir bebek ısınır çoğalan derisiyle -çatılara zorlanan urganın parçaladığı avuçlar günün parlağını emen enerji yıkanması tel büküyor beyaz önlüğüyle demir büküyor pas tozuna omuzlar başka bir nabzın başka ateşin bedenine bir çember buldum o günün etrafından elimi sarkıtıyorum yakalanmıyor dilin bırakmadıkları uyku öncesi utanma geleneği çatıyı onarıyor ayakları onca ...

köle-takı-kilit-hayvan – osman hasdemir

-taşınıyor uyurken yatağım farklı bardaktan içki aynı içki değildir başka bir yerde kendi yatağım aynı yerdir -değişiyor içimde içkim sandalım kaybolduğu gece sırtüstü uyuma deniziydi geçmişin eşiğine sürünen aşılmaz zincir balyaları yavaşça ve dansla dolanan çağrışımla içime kıvrılma sesiyle aslında hiç uyumadığımı farkettim bir gerçeklik geçsin de önümden eski bir yanık izini aşan boğunan sürtünme iki buz adası vurunca birbirine ısınan su kendiliğin benzer ritüeli başladığım günü başka bir günde noktalayan ...

titresine ittirilen ihtiyarlık – osman hasdemir

tüylerle burulmalı -lar mıdır mı kollajen çizginde ezilme ve kır -ağ/aç kır(ağ)ı kırlıktan kırılan kıtlık mübaşir yoklamasıdır istenmeyen kumaşlanan çözülmedir iplik eder insan kılını bile/ne bilene küntleşen hücre cürmü devleşir yük/sü/nen-e ağır ağ-ır/ak-ı nübüvvet yıldızları %tanrı tılsımı% emekli oluna egede kala aklı gömülür ki toprağı doğduğu toprağın mineraline eklene [kapandığı yanmazla müptelasına ağyar ya da baş çuluna sanduka hazırlığı / bağnaz külfetini tığ yordamıya kılıfına tersler] tıslama ibni ...

II. Saudade

kanın içten azaldığı sonra kılcallandığı yükseltide tüylerini içten vuran kemik aleti onunla itinip toprak kürsülerine sevgilim uykularını sırayla bekliyor zamanın arka çıktığı bir başına doluluk görünümün tarihini işliyor etlerimizden hokkasını dolduruyor kanımızla kendiliğin yükü korku astarları getirip önümüze taze ve pişkin kanı sürüyor bakışın duvarına her bir gözünde ayrı yarın zamanıyla göz göze özlemini özlemek ne zamanın içtiğim suyudur ne içtiği zamandır bağırtımın halsiz süreklilik diyarının kapısında ...

kanatlanış

bitkiliklerde bünyesi kışa dönük saksağanı hısss edip süel baret içinde sümbüllü kudret ötüşü yavan ve yayan pınara kayapa becerisiz gözü daha üst bir göğe göre gök onların zemini böyleyse solucan atmosferi ayaklar yayılan bir isim ters doğmaya yüz tutan çıkıp kuş tüylerinden küpeleri saçları ve neredeyse romalı başak tacından alnına su damlayanlar (yaşlanmış bir albino -varacağınız yer benim kocaltılı halılara mübarek tırnaklar kesilip kaseler sergisine ...