bilal söylemez
tamar, adgilis deda
cebimde geyik ve keçi
bak boynumu tiflise doğru uzattım
sen hakkına düşen son güneşle birlikte
boynumun üzerinden atlarsın
her sekizden önce geldiğinde
Tamar seni gizli bir göreve mi gönderirdi
dudağımı uzatıp yanağıma çukurlar açarak
beni mi kurtarırsın, farz et ki ben bir çantayım
müzikler ve yumuşak dokunuşlar eşliğinde
ölme biçimlerine uyarım
nefretimi ilettiğim her akşam oturmasında
bir oğlancık oluşup düşerek parmağımın ortasından,
henüz kimse gelmeden
sessizce kullanacaklardı harflerini
dillerini birbirlerine göstereceklerdi
gürcüce konuşmaları yerde ve duvarda
rüyamda hasımlarım, onlar birbirini kaplar
beni kadınlar etkiler, canım kısalır
nemlenesi gözkapaklarım işte bu nasıl bir şaka
uygunlaşmış bu masalı iptal edelim
ısıralım beni tüm ısıranları etkileyici bir efsane olayım
ama sen erkek olduğumu bilerek dinle beni
oğlansız burnumu sunmuştum ya
kemerli, kıvrımlı, pembe olduğunu bil