barış yıldırım
ağzımda bir deprem
Richter ölçeğinde sıkılıyorum
Apağız bir vaziyetteyim dopdolu bir göpegöz çatlaklarında derinliklerin
Herkes bana bakıyor, hoşlanmıyorum
Bu kadar çıplak görünmemeli insanlar ki kıyamet gibi görüyorum her şeyi
Bakmıyorum ama görüyorum, bu çok fazla geliyor bana
Damaklarımdan taşıyor dişlerim yutkunamıyorum
Hasta oluyorum işte tepetaklak ağzımda cam kırıkları
Bir dur diyen çıkmıyor soyunayım, soyunsunlar
Her şey havada uçuşuyor son sığınak akıl
Paramparça ediyorum onu
Ona saldırıyorum deminsiz
Neyse ki görünmüyor içim kat kat giyinmişim
Neden böyle ağıza kesmiş bir sessizlik, gizliyorum
Herkesin oluverdiği uçurumdan aşağı
Birinci kat ben çünkü ikinci kat intihar üçüncü kat siz
Nereden geliyorum, kiminle konuşuyorum hiç kimse:
Yetmiş yedi dilde konuşayım ama görülmesin içim, ki bu mümkün değil
Konuşan ele verir kendini, silmeli insan dudaklarını yüzünden ve gözlerini
Şarap içiyorum durmamacasına dinini yitirmiş bir fener
Kendini aldatıyor güpegündüz, susuyorum dipsiz
Varılacak sığınak yok artık, kadınlar yok, eksik bir bedendeyim giderek
Ayağım aksak, kolum kesik, şah damarım hareketsiz
Düşünülmemiştir böyle bir yaşamak bıktım artık köprülerden
Ülkeyim ben istila altında bir Afganistan haydi bana sarılın başkenti Kâbil
Bir ağaç olmayı bile beceremeyen ben gelip tıkasın boğazınızı
Ölüleri topladım deltalardan sonra saydım hepsini tek tek
Gölgeleri eksilttim güneşleri yıkadım örtündüm sonra hepsini
Her şey yandı Hindistan yandı burnumdan geldi içtiğim tütün içtiğim esrar içtiğim rakı
Richter ölçeğinde sıkılıyorum bir ben vardı düşmeyen işte onu düşürüyorum rahmimden