elvin eroğlu
ben, kendimin yabancı diliyimdir.
Bu nasıl oluyor tam bilmiyorum.
Karşımdaki insanın şeklini alıyorum.
Belki de suyum.
Bulunduğum kabın şeklini,
insanların konuşma biçimini, hislerini,
evreni anlama edimini…
Hepsi değil,
bazı kaplar o kadar büyük oluyor ki
dolduramıyorum her köşesini.
Postürüm,
biraz, bazen kambur,
belki de hep,
kendimi dışarıdan göremeyeceğim uzaklıktayım genelde,
merkez noktasından merkezi göremezsin,
icat etmediysen o bir şeyi, bknz. mikroskop.
İyidir, kendime pek benzetemediğim tanıdık,
fotoğraflarda, aynada gördüğüm,
en çok kendime yabancı.
İçim bağırıyordu eskiden,
şimdi dışım bağırıyor uygun yer ve zaman için.
Ben zalimim, hoyrat ve dengesiz.
Hep değil, sınırım taşınca,
taşana kadar biriktirip, aniden,
utanıyorum da utanmıyormuşum sanki bu halden,
böyle davranıp her şeye döneklik yapıyorum.
Dön beni etrafında dön,
dön dönebildiğin kadar,
kum yazmasa sular yazar, unutulmaz.
Ben kendime iğneyi batırmadan rahat edemiyorum,
en çok kendimden nefret ediyorum.
İnsanın kendinden daha tiksinç ne?
Bırak o da bana kalsın.
Dizlerini yere daya,
belini ve dirseklerini bükmeden ellerinle yeri it
derin bir nefes al midenden
kaburganı kabart
nefesini verirken yavaş yavaş düzleştir omurganı.
Benim hakkımda ne düşünüyorsunuz?
Bence her şeyi gören ne düşünüyorsa,
siz de onu düşünüyorsunuz.
Çift karakterli biri,
bir aydınlık, iyi
bir karanlık, kötü
acımasız, kaba, mesafeli.
Bazen yazık, içten, dertli, sevgili,
kara melek.
Kendim hakkında konuşmaya devam edersem
bir çukur kazıp atarım kendimi oraya,
üzerime toprak da atarım,
hem de toprak girerken gözüme, bir an kırpmadan.
Bu gece kendime çok sinirliyim,
yenildim insanca,
en çok kendime.
Evren, gönderdiğim tüm bu korkunç,
dengesiz frekansları kaydediyor, biliyorum.
Kendimi kaybetmeye bu kadar yakın
ve karşı koyamadığım iç çöküşüme,
beni neler bekliyor?
Merak ediyorum da etmiyorum,
beni nasıl uyum içinde yaşamaya alıştıracağım,
nasıl bu havaya, bu suya, bu toprağa?
Bu kadarı fazla yabancı.
Kendimin bir sözlüğü, kendimin yabancı dilinin,
onu anlamak için dilini bilmeliyim değil mi?
Ben mi yapayım bu sözlüğü,
ben mi vereyim her şeyin ismini, tanımını?
Yoksa onu da mı yazmışlar?
Gene mi?
Ruhumu gene başka bir elden mi?
Ellerimden mi?
Elemimden mi?
Benim yabancı dilim, kendim,
ikinci dilim.