mehmet akif günerigök

birkaç damla amonyak veya kendi adını unutmak.

geride kalmış tüm sesler için kendini tartan
yani aşk dediğin ikimiz arasında bir zamansızlık
sonsuz bir yürümenin olanağından başka taşların çatladığı
müzikler hiç bağırmıyor dalların hışırtısı çok sessiz
biliyorum doktorun bana gittikçe sesler terk edecek dediğini
unutmuyorsun hiçbir şeyi unutmazsın sesimi de, dediğini
burada bir olanaksızlık.

düşüncenin başladığı ağır zemin
şimdi sen başlarsın bir rüyanın kendisi dirilir
bize gerekli olan merhameti öğreniriz
biliriz o zaman neresidir
nerede güvende hissederiz.
bildiğimiz her şeyin adını yeniden koymak isteği
arzunun tüm duvarlarında kan damlaları.

başlat. bir yağmur ağır yağsın.
başlat. harflerden bir dağ kuracaksın.

> yeniden yeniden yeniden
başlamanın ve bitmenin yasası.
kendini en baştan düşünmenin.
etlerin ve tırnakların ardında kalan
yani senin sesinin vücut bulduğu
tüm olanakların toplamı.

ARKADAŞINI KURTARIRKEN boğulan.
boğulan. düşün toprak ağır bir şeydir.
ağır bir şeydir seninle aramızda durmadan artan mesafe
bir ağacı bir şarkıyı ya da bir insanı koymadan artan
güzel sanatların bir dalı
şimdi desem boğulan toprak ne anlarsın?

(çevremde tükenmiş topraklar oluyor
onları mezar diye kazsınlar istiyorum
burada yatmak gibi.)

her gece biraz daha senin bilmediğin doğruları biliyorum
ikimizin arasında sayılamaz bir zaman aralığı
geri düşmeden öylece zambak çiçekleri
tatlı su balıkları gibi akıntının olduğu yerlerde çaresiz
gözlüklerim kırıldığında kendimi tatlı su balığı
hangi aydı diye sormam peki kendi doğduğum tarihi
tükenmiş topraklar oluyorum biliyorsun
burada yatan tarihi bilmiyorduk diyorlar her gece haberleri izliyorlar
muhabbet kuşunun tüyü havada asılı kalıyor ve sen
beni kesin öldü biliyorsun.