zemzem gül

bu kuzular kimindir

öpülmeyi seven tavşanlardan yapılmayım
şeftali bahçelerinin talan edilmesinden
italyan ispanyol ortaklığı filmlerden
gecemin tüfeklerle dövüştüğü
yenilmiş ve kanamış ve atından düşmüş
düşmanından çok korkmuş olabilirdi
eğer kalsaydı kimselerin uyumadığı odada
sabaha kadar televizyon izlerdi

saçlarımın ahmak ıslatanmışlığına gözlerimin kızarmışlığı
değişmedim merceğimi, aslanımı kaplanım yapmadım
astigmatımın başladığı
ben o bahara tozunu almak için bile dokunmadım
fotoğraflarda gözlerim kırmızı lenslerle lekeli
okul yıllığında değiştiğim tek cübbenin cepsizliği de benden mi
gözlerine yalnız oğlanlar bakacak uzun
öper gibi bakar oğlanlar demişlerdi
öpmüş veya az sonra öpecek gibi bakar
saklamadım ortalık yerde kaldı
ne onlar aldı ne bir başkası
anne gözlerim elli dokuz yaş kokan isterim ki alpaka yünlünde olabilir
anne gözlerimi bana çevir
bakmasam da alttan ip toplayacak dikiş makinası
yılda üç kez yıkadığımız kırlentlerde sırtının izi kalacak
ben hiç giyilmesem de tiftiklendiğimle kalacağım

ilk karda sokağa salmayanım
varabildiğimi sormayanım
ben size 2000’ler sonrası ankara odalarında çok ağladım
ben sizi bir bayram temizliğinde
yerinize aşk şarkıları koyarak aklımdan çıkardım
ağarık bir kara olarak not düşülmenin hiç küskünü değil
alabildiğine çocukluk bostanlarımı
çilli oğlanlığımla doldurup taşırırım
çamura bulanmış bir saklambaç dilimde
uzuvlarımı tüketir üstüne yığınla başka
kendimden kısacık saçlı bir oğlan yaparım
küçüklerin sen çilli oğlanı olmanın yalancısısın diye
şımarık söylediğini alır da
hepiciğimize bir oyun kurarım
süt kuzusuyla anne oluruz
dirliğin alnımız şu iki kaş ortamız durduğunu
en çok da kaldırımlarından kedi yürümüşlüğümü severler
bu kuzular kimindir
bu kuzular kimindir
benden biraz çitilenip kurulanıp ütülenebilir
pekâlâ bir anne yapılabilir
öyleyse bu kuzular benimdir

hani hiç bilmediğim bir ağıt hatırlayıp
yok bir ağıdı yeni baştan yazıp
annemin pişirdiği enginara konmuş gözlerimi
benim gözlerim tuz kokarmış diye
gömmüştüm şeftali ağacının altına bir tavşanla
-biz bazılarımız kavgalar ortasında aldatıldık
haberimiz yok, yumruk yoktu
gene de dövüşü tüfeklidir saydık-
üzerine kum serptim, kumu alnıma sürdüm, kalbime vurdum üç defa

cléo senin mi fransızca, unutmuşsun burada
her yeri kaplayıp üstüne birbirini anlayan bırakmamış
yalnız altmışlardan önce doğan kuzey afrikalılar
cezayirli ninem konuşuyor anadan doğma
gözlerime ayna
kırık mıydı
ben mi kırmıştım
yok yere yanık ayaklarımla kuzularıma babalık yapmıştım
başkalarına da olsa zehirli dilleri
yarınlı bir ihtilalle kovalayacağım
bu kuzular benimdir