ismail demir

çalındı çizme ya da durma mangası

kaçtı yaşım hiç tatmadığım sevgilerini tarıyorum

geçmeyen vakitti akşamdı ayakkabılarımı çaldılar

galata köprüsünü yalınayak koştum balıklar boğazladım 

suya düştü hikayem dizlerim ıslandım  

uçsuz bucaksız yollar yürüdüm toprağa karıştım 

dönüştüm gündüzleri betona güneşe uzandım

sonuçta vazgeçtim yarım olmaktan 

kimliğine dolandım olmuşların tutundum hızla  

kör kurbağayı öperek uyandım uykusundan 

bu sebeple çözüldü sırrım ayaklarım açıldım

sırtıma insem yamaçtın çoşkuyla koşardım oraya 

ellerimi benden alsalardı

 

 

saydam kalbim merhaba sana hiç tadımdan bir mantık hatası

çevirdim akşamları pişirdim koydum çuvala 

aileiçi saklambaçlar beyoğlu cambazlar çetesi

yolun başından sonuna tuz serpili kamaşır dizlerin

ilk daiquiri adem’e elma yerine yedirilen nane 

hepsini yuttuğun sokak isimleri siğneye çekili bayraklar 

 

meydanlar yıkan ordular sakin sen kavgalısın onlarla

günden güne çeşmebaşı kopuk zincir etler yuvarlamış teneke çavuş

atları arka bacaklarından asıyor her gece           rüyana dalıp

gözlerini ser hamurlan sonra cıvıt durma zop olmasın

kirlen cevap bul meramını anlat suya kayganlaşsın zemin

 

ellerimi benden alsalardı                                           -bu dizeyi buradan 

 

 

kırmızı varil boyası beyaz harfleri doldur boşalt tüfekte şarjör yok

gel yanıklığınla karış ince bacaklı geniş omuzlu sesler gibi

sırıt uzakta bir tepeden yuvarlan eriş soluğuna dipte yıldızın

masumiyet burada ölmezse haklı kim bu çabayı göremez 

kelebek karnı zil çalsa tüfek dolu                               patlasa  

tehlike geçmeden yırtılsa tabak bıçağı göt cebinde unutsan

tarife almadığın mutfaklara uyansan önlüğün dikilmiş

reçetesiz karışmış tuhaflık yanlışlıkla katılmış aşına bahar üzülme

kaçtıkça tadın uyu dişlerin dökülse uyum sağla onlara

 

ağzını senden alırlar unutma-