ismail demir
çalındı çizme ya da durma mangası
kaçtı yaşım hiç tatmadığım sevgilerini tarıyorum
geçmeyen vakitti akşamdı ayakkabılarımı çaldılar
galata köprüsünü yalınayak koştum balıklar boğazladım
suya düştü hikayem dizlerim ıslandım
uçsuz bucaksız yollar yürüdüm toprağa karıştım
dönüştüm gündüzleri betona güneşe uzandım
sonuçta vazgeçtim yarım olmaktan
kimliğine dolandım olmuşların tutundum hızla
kör kurbağayı öperek uyandım uykusundan
bu sebeple çözüldü sırrım ayaklarım açıldım
sırtıma insem yamaçtın çoşkuyla koşardım oraya
ellerimi benden alsalardı
…
saydam kalbim merhaba sana hiç tadımdan bir mantık hatası
çevirdim akşamları pişirdim koydum çuvala
aileiçi saklambaçlar beyoğlu cambazlar çetesi
yolun başından sonuna tuz serpili kamaşır dizlerin
ilk daiquiri adem’e elma yerine yedirilen nane
hepsini yuttuğun sokak isimleri siğneye çekili bayraklar
meydanlar yıkan ordular sakin sen kavgalısın onlarla
günden güne çeşmebaşı kopuk zincir etler yuvarlamış teneke çavuş
atları arka bacaklarından asıyor her gece rüyana dalıp
gözlerini ser hamurlan sonra cıvıt durma zop olmasın
kirlen cevap bul meramını anlat suya kayganlaşsın zemin
ellerimi benden alsalardı -bu dizeyi buradan
…
kırmızı varil boyası beyaz harfleri doldur boşalt tüfekte şarjör yok
gel yanıklığınla karış ince bacaklı geniş omuzlu sesler gibi
sırıt uzakta bir tepeden yuvarlan eriş soluğuna dipte yıldızın
masumiyet burada ölmezse haklı kim bu çabayı göremez
kelebek karnı zil çalsa tüfek dolu patlasa
tehlike geçmeden yırtılsa tabak bıçağı göt cebinde unutsan
tarife almadığın mutfaklara uyansan önlüğün dikilmiş
reçetesiz karışmış tuhaflık yanlışlıkla katılmış aşına bahar üzülme
kaçtıkça tadın uyu dişlerin dökülse uyum sağla onlara
ağzını senden alırlar unutma-