barış yıldırım
Çekin Vatanı Altından Çizmelerimin
Yaşıyoruz işte buna yaşamak denirse
bir kuşun ağzındaki sudan öpmedikçe
insanlar ne kolay ben oluyor ben olamıyorum
herkes mızraklarla savunuyor kendini
ben ne tekvando biliyorum ne de kung-fu
cümlelerim tırpan yemiş hayaletim solgun anlamıyorum
en çok bir çağlayana benziyor kalbim ve düşüncem
içimden kayıp gidiyor tutamıyorum
Siluetler görüyorum kızıl kara siluetler
kuruttum kökünü içimdeki çıbanın: aşırı duygululuk
biz cebimizdeki kibritle tutunmuşuz hayata
pırasa kadar tuhaf şeydi babaannemin sevişmiş olması
hiç sevmediği bir adamla en az dört kere
Mike Tyson öldürebilir beni tek yumrukla
Hadise’nin İngilizcesi benimkinden iyi
rüya unutulur şiir kalır benim mi allahım bu çizgili yüz
duygularım paramparça aklım desen kapkara
hınç insanı işte kara vicdanlı devletin yemiş tırpanını
karıncalar nasıl karar verir kimin öleceğine
içimde bir festival var içimde her şeyden biraz
yürüdüğüm olmuştur o yolu şu ağaca çıkmışlığım
bir diyonisos geziniyor taşaklarımda
ansızın bir İzzet Yasar
kuruluyorum kendime kalbim neden bu kadar geniş
kurşuna dizmek varken bir merdiven
Kendine saldıran bir benlik benimkisi
benin içindeki ölü
bedenimin içinde hapis
bir üslubum olmadı benim var ama bir iblis
çünkü ben kendime saldırdım
çünkü çekin vatanı altından çizmelerimin
çünkü ayaklarıma binip gidiyorum paçalarım kirlenmeden
kırık bir saat kalsın paydosa zamanı elleme bırak
ararken yitirdim ararken kendimi
ben, altın taraklı haymatlos
ben, zombiler panayırında zincirini koparmış bir köle