betül aydın
delirezem
yüzünün yokuna dokunup kolunun dokuna sokulup okurum sesini dimem
sana sakladığın bıçakları ben verdim
fakat senin bundan haberin olmadığı kadar
ben koleksiyonculara kaç kez yalvardım
bazen bıçaklarından birini almak için çok şey verdim
bazen litre kan bazen başka sıvılar karıştı bazen kadeh tokuştu
bazen para geçti peçete yırtıldı
o bıçakları bıçak yapan bir şey yok ortada canım
bıçaksız da uyuyabilir yastığının altında fıstığının üstünde insan olan
bıçak varsa saplanmalıdır kan akmasın diye çıkarmak yoktur
kan verilir litreler ilerler ki akmayı duymasın kimseler
ses çıkarmak yoksa konuşmak yoksa ben var mıyım ki?
bana dört paket ilaç uzattılar üç karton sigara
ve ben içmesem sen ölmüştün ben ömrü tatil niyetine katil sarılacaktım
o bıçakları sana ben beni delirtme diye verdim
sense o bıçaklarla yavaş olduğu ölçüde hızlı aynenliğiyle evimi başıma yıktın
beni çok kez sokağa attın yataksız yerlerde yattım
APLA kapılardan döndüm ölü gibi yürüdüm semtlerce ağladım
o bıçakları o paralarla beraber sana ben beni ağlatmadan mutlu ol diye vermiştim.
o paraların yarısından azı borç o borçları kimse ödemez
ben öderim çalışırım ben yine
en azından sokağa atmadın bu defa
hapise attırdın bana attırdın ıftira
o görünmez bıçakları sana ben o sebepsiz iyilikleri sana ben rahat uyu diye vermiştim.
sen beni uzağa en uzağa attın bana kabir kattın
sırtımda parmaklıklarla geziyorum ben
memur görünce ürküyor avukat görünce gülüyorum istemsiz kah kahkaha kah neşe
ama sen eşe eşeğe evine kendine sahip çık
kötü biri olarak sen sana verdiğim o bıçaklarla kendini kovalayıp duruyorsun
sen beni duyuyor musun alo beni niye aramıyorsun
o gece beni öldürmek istedin imkansızdı
ölüler öldürülemez peki ölüler Silivri’de yatar mı?
ben yattım içeride gerçek bıçaklar vardı ben korktum ben cinayetlerle beraber kapalı kaldırıldım
hayatımdan iki sene on bir ay aldın
o bıçakları sana ben yaklaşma diye verdim
o bıçaklar sana iyi hissettirsin saldırma diye verdim
beni öldü bil
ben bir kez küçük, eksi bir kez de büyük adamım
saniye bilen bunu yapmazdı sen zamandan ne anladığını sanıyorsun
sana zaman kalmıyor canım sana ev kaldı kaçırdığın o kadından
o kadın seni severdi kötü biri olmana rağmen seni hep sevdim
sen evimde oturan kişiydik değerlimdin
bana bunu neden yaptın bunu nasıl unutacağız
boğazım üç aydır kan akıyor bunu nasıl alırsın içersin günahın yok muydu senin
bir gün ah edindin bak bunu ülkemde evimde hapishanemde edindin
bıçaklar saydın geceleri rahat uyutmadın
eve sokmadın evi bana soktun evli bir şekilde beni hapise soktun
sen gerilmiş bir oktun
tuttun bana yay sapladın
benim adım A Y D I N soy bakalım
sor bakalım adım ne, adımı tekrarlama sakın
benim adım artık senin adın
sen suçlu bir kadın acı görüyorum ömründe
ama sen hayatsız bir rahatsızsın
sen elinden geldi diye bile beni çaldın bir şey olmaz dedin
bir şey olmadı mı sence bana, benle içerde kaldım
benden istanbul’u aldın beni evsiz kendini dağlı bıraktın tebrik ederim
ben şimdi memleketteyim
ve yemin ederim seninle ilgili hiç bıçak bırakmadım hepsini sırtımdan çıkardı babam
salondaki een boş duvara astı bu bıçakları
bu bıçaklar kesmez bu bacaklar keser mi
bu duvar kan ağlıyor ben her gün gülüyorum çünkü dişlerim kaşınıyor
allah dişlerimi keskin, işlerimi kesin yapıyor
allah her allah’ın günü bana senden bir gül uzatıyor
dikenlerini bile almış oluyor bu arada
kanamam yine de durmuyor bu duvar niye burada duruyor
karşımda ormanlık kırmızı çam ormanı sen
seni hiç unutmayacağım Azarbeycanlı kraliçe’m.