ismail demir

düştü dilimden

kendine bak
arama gör
bul ve tüket
duy duyur
çöker bütün gizemli saatler
sakinlik alır dalgınlık çeker siyah elbisesine

ikimizden biri yavaş yürüdüğü için
çıkartılırız oyundan
düşer taşlıkta çatlağa sürdüğüm çamur
ellerim gelişir tırnaklarım elbet
iki güne yüzüm gözüm açılır
koşmaya başlarım
nefesimi nasıl tuttuğumu hatırlarım
ciğerlerim arap atı

en son ayaklarımı unuttuğum yere bağladım
en son kalbindeki taşın ipini çözdüm
düştü dilimden
en son söylediğin
en son kalacağına inanmışken
iyi bir en son tanımadım hiç

iyi başlangıçlar yiyen kara bir ejder var imiş
duyarım karnının sesini fısıltıyla gelir
sessiz iner meydana güzel giyinir
o güne has kombinler yapar
başının nasıl döndüğünü anlarsın

bakarsın ayakların yok
gözlerin armut ağacına takılı kalır
saçların dikenli çalıya

ellerini ararsın ellerin yok
uyunmaz döşek gibi gömülüp kalırsın
mevsimin geçer sadece yönün değişir
için geçti diye için dökülür
yıkanıp yunup çiğnenip tokaçlanır
dövülür kurumuş ince değneklerle
içine tekrar doldurulacağın saat kaçar
biler dişlerini ejder karartıp niyetini

hatırlarsın bulamadığın gözlerin
nerede saklı

ejder durur düşünür
temiz çarşaf bırakır anılara
örter kabahatleri bu sihir
elleri küçülür ejderin
dili kısalır bacakları karıncalanır
kollarının çekildiği ormanı söner yangını
ejderin gül gibi ağzı var
yuducu elleri yiyen gözleri var

diyeceğim o ki;
ne şiş yanıyor ne kebap
ne değişime razı geliyor kainat
temizleye temizleye çürüyüp hikaye
olmaz işleri yapmaktan dökülecek hikaye
tinerle yıkasan çıkmayacak kokusu

sandıkta kalan sigara
üç defa yandı kendiliğinden
kilitledim kaldırdım balkondan attım
kırıldı anahtar kilit kırıldı değişti hikaye

-çürümüş omuzlarına yorgun elleri
ayaklarına çıplak gözleri sararmış
hikaye hiç gitmemiş yarım kalmamış.

peki şimdi ilk kim saldıracak?