barış yıldırım
içinden nevşin mengü geçen şiir
canım kahve istiyor yaşadığımı buradan anlıyorum
beklediğim şey bazen bir tren bazense bir ağaç
bir şeye benzediğim yok nedensizce dargınım bütün insanlara
bütün insanlar da bana dargın sanki bir kabahatim yok ama
kitaplarım var, kusurum var, bir evcil hayvanım yok ama
insanların onuru vardı ben insan mıydım ama
benim de onurum vardı, o konuşurken benim sustuğum
vajinam sırılsıklamdı vajinam yok ama
geçen gece rüyamda öptüm dudaklarından nevşin mengüyü
o da beni öptü rüya bu ya uyandım serin bir bahar ışıltısı dudaklarımda
sırtımda battaniyem bir nevşinim yok ama
çaya karanfil koydum şiir oldu hadi devam edelim rüyaya
sokaktan kağıt toplayanlar var hepsi de kristal
eve temizliğe gidenler yemek pişirenler başkası için
garsonlar var diş bileyen müşterisine, perde asarken omzu incinenler
yemek yerken kendilerinden geçen mutlu obezler
çünkü zevk almıyorlar başka bir şeyden tıkınmaya devam
ben böyle insanların arasında dolaşırım onlar beni görmeden
bakmıyormuş gibi yaparak oysa gözlerim elmas
sokaktan kağıt toplayanlar var hepsi de kristal
sokak hayvanları, çöp kutuları, bir otobüs dolusu hayal
hepsi de yanmış avaz avaz
hepsi yanlış işte benim olmalı bir şey
hayal kuruyorum olmayacak hayaller
örgü örmeyi bilsem bir hırka örerdim nevşin
kimsem yok diyenler sendika kurmuş: Sahipsiz-Sen
şiir kendi kendine olan bir şeydir bir rüya gibi
düşsellik orada bir zamk gibi yapışkan
ece ayhan neden söz eder kız kulesinden bir grev çivisi gibi
sayılmayan, altta kalan, yok edilen her şey kurcalar içimizi de ondan
ben uzun bir şarkı duydum elleri keman
onu şimdi size çalacağım sonrası orman
ki doğar bir orman insanın içindeki bulanık sudan