beyza bala

mey, lüt, sutka

boşluk aradım doldurmak için ellerimi
arasında bir kulp kendime
kulaklarımdan takmaya/ sallandırmaya beline/ çocuk bileğince ince
neyi yanlış yaptım
kalbim beni niye utandırdın
yakan boyunca sürükledin kokuna
kestiğin kolumu kefen altına sakladım
yüzler buhurdan seslerin içtiması silik
ve nöbetindeyim bir/ de
duyarım duy’lar tuzaktır merhabası
beni/ bedenimi
uzatır, küçülürüm iyice, bırakır
dutların tepesine, yeşim ışığına sönük sela
ihtiyaç olursa diye bir gün
ya da iki yaşamdan bir intihal
baka baka/ göre göre
ki ikisinin farkı senle benim aram kadar
mümkünsüz ve
buradan tek gözlenebilen şeydir güneşin yumrukladığı sırtın
sağ ol
beni besmelesiz dokuz babayla kutsadın
düşümü yastığında
yüzümü allahın siktir ettiği bi memlekette
halısız bi evde dilimi
tutmanı istemedim hangi yerimden kimce
çünkü allah belamı versin ki anlıyorum seni
almadı aklın fakat eğildim eline eteğine
bitti sandın
sor bakalım betonu boylayan müjgana
sor ulan bir kere de içmeden korkma biter mi kolayca
hayalinin üzü omuz çukurundan daha körebe
ulan kemiksiz
ulan kaynaşmamış köpek
nefretim de var, seviyorum da
hiç kere/ çok kere/ hiç kere
bu aklın denizi böyle limansız
soluk sandığın özgürlükle bulandırılır mı
soyun soysuz olsun
toyun toysuz
gırtlağına oturan kemanı
ciğerine yolculadığın yemişli duman koparsın
artık uzanma sigarama da otlakçı
hep dalgınım zaten kaç şişeden
düşmeye teşne meyle savran inişlerinde harmanım
bulandırma öz suyumu
lafını dolandırma
sevgim elinde mor petunya
giderken onu da vermeyi unutma
.
.
.
olur mu