utkucan yazıcı

nina valetova tablolarının asıldığı kıyamet senaryosu

“Uçan Daireler Yukarıda. Mezarlık dışarıda. Ama ben evde kilitli olacağım”

Ed Wood/ Plan 9 from Outer Space

Sahne 1: Gelecek Hakkında Bir Düşünceye Sahibim

derin uzay, geniş yargı ve korkulu rüyalar
kapı deliğinden uzanan göze bakıyorum
uykusu kaçmış yaratık, çirkin ve şişman
sığ düşünce, çürük beden ve kapıyı çalıyorum

açılan kapıdan içeri giren yaratık benim
ve kapıyı açan yaratık bana benziyor tuhaf
diyorum: kendi uzayımdan kaçtım geldim
sana yakışmak için bir rüyamı sattım geldim
keskin kılıç: yıpranma payını veren palyaço
keskin kılıç: palyaço ucubeden başkası değil
keskin kılıç kınında paslanırken çıkıp geldim

çürük beden hareket edince bu bir sorudur:
uzaya çıkan palyaço komik bir figür mü?
-kapıyı kapat ve içeri gir
-zaten girdim
-bugün mü?
-çok kestiremiyorum
kapı çalıyor, bütün uzayı kapı deliğinden görüyorum

uykumdan kalkıyor, göbeğimi kaşıyor ve kapıyı açıyorum

sonrası gürültü ve sonrası kıykıyamet

evvettttt!

Sahne 2: Fütüristik Homotopi

sonsuz baş ağrısı ve tepemde gezen korku
uyandım, çay demledim, seni özledim
içimde gittikçe büyüyen çirkin ur ve uğultu
seni sevdikçe ayrıldım senden, ayrıldı etim

maddesiz bir varlık olmadan önceki beden
sensizliği yaşatmak için verilmiş bana
sonlu cisim sonsuz aşkı nasıl yaşatır ve neden?
bedenini teslim edip yaşatır inandığı aşka

uğultu bir müziğe dönüşürken gördüm seni
görmekle başladı içimde büyüyen özlem
dansa kaldır korkuyu ve incit dedi bedenimi
incittim, incinmedi, etimi aldı ve gitti, bir şey demedi

bir şey demedi, ah sessizlik! korktuğum şey başıma geldi.

Sahne 1 Hakkında:

[Dışlanmışlar]

kapı deliğinden uzanan göz: geçtiği yolları belleğine kaydeden zihin. şekli göze benziyor diye göz denilmiş adına. bütün macerasını ona baktığınız an kavrayabilirsiniz. telepati yahut ortak bir yaşama alanı. en kederlisi dışlanmışların. ona baktığım an anlamıştım büyük bir derdi olduğunu. konuşmaya fırsatı olmadı. öyle bir yokladı ve geri çekildi. arada bir içimi yoklayan ama asla anlatmaya fırsat bulamadığım, belki de anlatmaktan kaçtığım o acı gibi. büyük acıların dili yoktur çünkü onların dibi vardır gömülmek için. ve ben tek kaldığımda bile çıkarıp bakmam o acılara. tepemde bir göz dikilir. bakamam.

çirkin ve şişman yaratık: ona kalırsa dünyanın en güzel varlığı. ama ona ne kadar çirkin ve şişman olduğu sürekli hatırlatılıyor. çünkü kendisini seven şeyleri sevmeyiz biz. kendini seven şeylerin yüceltilmeye ihtiyacı yoktur. oysa insan hep bir şeyleri yüceltmek ve onlara tapmak ister. o yüzden çirkin ve şişman yaratık kendisinden nefret edene kadar aşağılanır ve sonra insanlar tarafından yüceltilir. ama onun artık kendisine inancı kalmamıştır. bu da onu en yalnız dışlanmış yapar.

palyaço: güldürmek için yaratılmış bir varlığın dışlanmışların en korkutucusu olması bir çelişki değildir. yüzlerini boyamış insanlardan bahsetmiyorum. yüzü bir palyaço olarak yaratılmış bir varlıktan bahsediyorum. kendimize benzemeyen şeyler bizi güldürmek istediğinde ortam gerilir ve korku başlar. insanı güldüğü şeyler tanımlar çünkü. fakat palyaço korkusu yeni bir korku değildir. tarih öncesi bir korkudur. bunun ise araştırılması çok da gerekli değildir. çünkü asıl soru şudur: sadece yüzüm kalsaydı geriye, canlı, hala sever miydin beni?

çürük beden: sanatın ölümü kimin elinden olacak? sanat sanatı öldürecek. üretmek fakat tüketmemek. sanat sürekli üretilen fakat tüketilmeyen bir şeydir artık. ve sanat kendi yarattığı bu sanat denizinde kendi sanatçıları tarafından boğularak öldürülecektir. öyleyse çürük beden kokusu, duvarımıza astığımız bir tablodan burnumuza girecek ve bedenimizi çürütecektir.

dipnot:

şiir: her şiir kendi içinde başka bir şiiri dışlar. ve her şiir başka bir şiir olmaya özenir. bu yüzden yazılmış her şiir aynı zamanda şairi tarafından dışlanmıştır. (ya da bu yazdıklarıma zırva diyip geçiniz. ben dışlanmışların padişahıyım.)

bu şiire asılmış tablolar listesi:
– Nina Tokhtaman Valetova, 2020, Thinking About Future, 36 x 42 cm, drawing
– Nina Tokhtaman Valetova, 2019-2020, Futuristic Homotopy, 60.96 x 76.2 cm, oil
– Nina Tokhtaman Valetova, 1993, Mutants, 61 x 102 cm, oil, linen, cardboard
– Nina Tokhtaman Valetova, 2009, Evil Holiday, 65 x 76 cm, oil, linen, cardboard

sattığım rüya: sattığım rüyam rüyalarıma giriyor.

Sahne 3: “Bir Tatile İhtiyacım Var!” Dedi

kapı açıldığında içeri giren tek şey ben değilim
kapıyı açtığımda içerideki tek şey ben değilim
aynaya her baktığında gördüğün şey bensem
o zaman kendine olan nefretini anlayabilirim

ama unutma
kıyamet dediğimiz şey aslında
şeytan ve ailesinin dünyaya tatile gelmesidir

“bye bye insan
yeryüzünün ilk deneği
insan bye bye.”