levent karataş

oyun günleri

             “Proti Protisa

             Antigoni kleftisa

            Halki to putanaryo

            Pringipo leventisa.”

 

 

Akşam olmuş ya…

Kadıköy kıyılarına kızıl bir gelin gelip oturmuş,

Gelinimin upuzun eteğini ikiz nedimeler tutmuş,

Duvağı ben açacağım,

Hey, Kadıköy, gelincik tarlasına benziyor denizin;

Aylak ufkunun manzarası serserilerinde.

 

İskeleden denize bakakalırdım,

Toplumu demokratik zannedenler gözlerimle,

Müslümanların çocukluğumu denize atmayı düşünmediği yirmi altı yaşımda,

“Deniz’i yemişsin!” böğürtüsünün korkunçluğunu işittim faşistlerden;

Mutfak fayansına sıçrayan ilk kanı onlar akıttı,

İnsan eti yiyen uzuvların yüzüne tükürdüm!

 

Aya Yorgi yokuşu, “Böyle hızlı mı?” sorusuyla dolandırmıştı kokoş bir kadın,

Canını ek, üzülme, ek martısının sürülüşünün Tanrı’nın da çaresizliği olduğunu düşündüm,

Toprağın altına diri diri çocukluğumu gömmeye gelmiş şeytani kalabalık,

Yavaş planlarla cinayet işleyen o kalabalık için yokuş çıktığımı nereden bileydim,

“Deniz burada mı?” diye sorduğum faytoncu Niko “Evine git” dedi, mutsuz,

Sabah yılan yuvasına uyandığımda,

“Sözünü dinleseydim keşke” dedim Niko’nun.

 

Evet, uyanır uyanmaz Büyükada’ya gittim,

“Balık esir” diye kahkaha atan polisin dürtmesiyle Deniz’li rüyadan uyandım Burgaz İskele’de,

“Bundan sonra böyle” demiştim cahilce, tempomu düşürmeden, cevaben dolandırıcı kokoşa,

Aya Yorgi’nin rahibi “Şortla dilek sandalyesinde oturamazsınız” çığlığı attı bir spiritüel kadına,

Benim perişanlığımı işaret etti aslında,

Oyunu sinsi veri sahipleri kurgulamıştı baştan ayağa,

İstihbarat teknolojileri tahayyül edilemez derecede kusursuzdur.

Bana 97’de Demirellerin ettiği oyun, pahalıya mâl olmuştu.

 

İskeleye inince “Deniz nerede?” diye sordum gene,

Yine Büyükada faytonları geçiyor durmadan,

“Deniz işte ya!” demişti ardımdaki denizi göstererek yavşak,

Kodlarla, “Seni Denizler manyağı!” dedi,

Anladım,

Yutkundum,

Sustum!

 

İnci Butik poşetleri taşırdı beyaz giymiş anneler,

Bu sevindirirdi beni,

Deniz’le evleneceğimi düşlerdim.

 

Dünya küfrediyordu bütün organlarıyla,

Esaret en acı küfür alfabesi,

Ama teslim alamadı şeytanın kalabalığı,

Üst kattaki istemedi,

Çünkü!

Ve ruhum güzeldi çiçeklerden,

Aşk etmişti âdeta,

Sevgi, akılsız meczuba beni…

 

Yaralarımdan, dolanışlarımdan, serkeş sorguculuktan, 

Şair matinelerinden, seçilmişlerin genini taşımamdan, 

Sadece dönemin sofu sermayesi ve hiç ama hiçbir zaman izini bulamayacağım, 

Şeytani odaklar kârlı çıktı.

 

Benimle Deniz’i Serencebey’deki tek göz evde buluşturacaklar sandım, 

İlk yuvamızın kapısını çaldım böylece, 

Geri zekâlıymışım gibi davrandı kapıyı açan kadın, 

Hâlbuki nerede evlenilir? 

Belediyenin nikâh dairesinde! 

 

Ayrıntılı kötülük, Oyun günleri

 

 

Ekim 2022, Acıbadem