zeki altın
pançolarla münazara
sabaha değin buz öğüttüm şu dağlarda
keskin dişlerimi karnıma sakladım EVET
uzun ağaçlarla baş başa ay takvimini de
kısa olanlarla günü geceye anlatıp durdum
Pançolarla derdimi kızıla boyamadım sanma
sormadım ki ne kahrı var şu yük taşıyıcıların
panzerlerini niye sürüyor bu kahrolası kanser
kolonları arasında ağrısını hisseden bir ben
kim için yutkunuyorum şu bilirkişi soluğunu
heves ettim beni yarat en ince noktasına kadar
bir lütuf olarak ver bana etimi gövdeme sarayım
Pançolar bana savaş açtı; ağzını yumdu reşit olanlar
kimdiyse sessiz kalan! hücresi dağılan o oldu ilk
(Ses kaydı: TÜNELE DOĞRU HIZLA İLERLEYEN BİR BUMERANG GİBİ DÖNÜYOR DÜNYA!)
annemi buzdağının ardında buldum annem
hangi varlığı yarattı ise annem bir evlat gibi saydım
beni bir evlat Tanrı bunu bilerek kast etti ruhuma
görevliler arasında bulundum ama bana peygamberlik verilmedi
şeytan ile çok arandım bulunamadım çünkü
bir buzdağı gizledim içime eriyen gövdeme karşı
(Görüntü: Bir dağa oturmuş kılıcını kalbine sallıyor ormanlar yok buz var ormanlar yok buz var!)
hizala sandığın içine saklanan geçmiş zamanı
Bulunur kılınan şeyleri say: mesela Tanrı
sen kimin tanrısısın ey insanoğlu insan
bana peygamberlik verilmedi ikinci kez
şeytan ile çok arandım bulunamadım çünkü
vârisleri bir bir soyundu odasına gizli girenlerin
görüntü bozuldu tanrıları dağıldı buz oldu dağı Olimpos’un
Kanıt 1: ayeti ile haşroldu dünya Pançolarla yok oldu
Kanıt 2: vasıtalar birleştirildi müttefiklik kuruldu buzdan yoğruldu
Kanıt 3: günahları sıraladı Tanrı, ilk sırasını aldı insan
anlaşmış gibi göründü ama gözleri önünde hile
bulunur kılındı da kutsal şeyler böyle yazıldı kainat
heves ettim beni yarat en ince noktasına kadar Tanrım
bir lütuf olarak ver bana etimi gövdeme
ki kendimi kendimle sarayım