salah enis

şiirler

1

Aklındaki krallıkları hastalıktan kırıp geçirdiğinde
geleceğinin köküne kibrit suyu dökmeye zaman kalmamış demektir…
Ne kadar çabuksa o kadar iyi;
tuttuğun ırmak ne kadar gürlüyorsa o kadar hırpanisin demektir kendi adına seçtiklerin için.

Yamaçları karla kaplı bir orman kıyısında
ilk soluklarını hissederken heyecanını yenemeyip kazandığını sandığın bir müsabakada,
ancak bir boz ayının çenelerinde yaşayan açlık hırsının tekmelemeleriyle yürüyen yaşam sevinci gibi
aynaya bakınca görmekten içinin sıkıldığı suratına düşen,
parçalarını yerden topladığın bu kaybedilmiş mutluluk veya mutluluk beklentisi,
ne seni savunur yürüdüğün kayalıklardan
ne unutturur tek başınalığını çaresizliğin

Kuvvet bir acımasızlığın koynudur
tek bir gül yaprağının bile barınamayacağı bir avuçtur;
susuz bir kuyu…
Soğuk,
terli.

2

Stres yatağında her gün kıvranan bir neslin yemini zayıf olur
Ödevimiz şimdi unutmak
Şimdi yeniliğin adını koymadan önce satırlara sarılmak
Okunmuyor çünkü biraz duygu katılan olgular
içinde sadeliğin anahtarıyla bekleyen geçmiş olmadan

Benim hissim bir atı kırbaçlamak,
bir çocuğu gözünde vurulmak

Hiç de masum olmayan küçük insanlara verilen bu anlam beni de küçültür oysa
Bir de bir pencerede durulursa fırtına, göğsümüzde demleniyor demektir yoksunluğun acısı
Demek ki rüzgarı arkaya almak yerine omuz vermek yüceltir bizi
Ya da yürüyeduran kışın bağrında kavrulana kadar çalışmak.

3

Göklerin paçavrası
Sersem suların ağartısı
Dünyanın soluyan güçleri

Hızlı kalemleriyle oynayan sürülerin sapkınlığına doymayın
Meltemin yalnız ışığına susamış çehreyi ayıplayıp tam oracıkta
cinayete kurban verdiğiniz ne varsa
Asıp kesmeli diye serbest bırakın

Casusluk yapmalı mutlaka hırs
Cesaretini bir kitaba iliştirip yeniden doğmalı

Hayvanlardan ahvali alınsa doymayacak kadar güçlü
Sahip olunan ural tavrından sert bir yazı yaratabilecek erimdeyim

Kıskanılacak kadar güzeldir gözlerimin ayazı.

4

Ey kıkırdak seması dünyanın
Beton dehlizlerin uykusu
Coşkun sevginin bel hizası
Bizi otlat meteor tozlarında
Boynumuza ip geçir kırılsın kaderimiz
Hırıltılarımız duyulsun
Engin bir yürekte çırpınan hisler
Senin yamacında durulsun
Bir ordu olarak yürüyelim ve çatırtılar sarsın kentimizi
Karın altında dinlenelim.

Sezgisi kuvvet kokan varlık
Boyunduruklardan sığıntı gizlere sinen özgürlük tutkusu
Yabancı bir hastalık bu
Ayışığının pastel zeminine sürünen fırkateyn bordası
Keskin bir sersemlikle yürüyen çağ dışı aydınlanmaların kıstası

Ve usturmaça
Ve beyaz bir bileklik
Fi tarihi
Çalışmak sonsuza kadar
Ve tekrarlar

Artık dünyanın geri kalanı ilgilenmiyor bunlarla
İşimizi bitirmeyi önemsiyoruz
Yorgun bir adamın hırkasında mimleniyoruz
Çocuklar suç dünyasının minberini örüyor
Davulun tokmağını saplıyoruz kara yağız yüreklere
Alışmak kolay ne de olsa
Pınarlar üşüyor söğüt dallarının altında
Düşündükçe
Derin bir boylamın izbe sakinliğinde susuyorum
Kana kana göl balıklarının soluklanışını izleyip
Çamurlu plajların üzerinde güneşleniyorum

(Sessizliğe hakim olan havanın uğultusundan korkuyor gün geçtikçe balıkçılar)

5

Deniz kenarında tutucu bir martı avı

Bir yaz akşamı haki uysallığıma indirilen kitabın son kapağını kaldırmaktansa
Sokak lambalarıyla yıkanıp bir nebulanın bahçe duvarlarında gezinirim daha iyi
Yaşamın hörgücünde kırık bir dal gibi beklemekten usandım
Çöllerin kum denizindeki öfke misali dolanmayı yeğliyorum.

Hırpani olabilir gözüm dönmez benim
Kıymıklara saplana saplana yürüyebilirim
Islak ve tuzlu bir dönüş hayal etmekte zorlanan biri değilim
Ama dosdoğru tükürmekte beis görmem gücenince.

Veya kurban olunası bir sabah ve doğudan yükselen şafakta
Sarsıcı bir oğul yüzüyle onun başında ince iplikle donanmış bir duman yelesi
Çırpınmaktan ses telleri kısılmış
Yüzünde çizikler ve imgeler
Gazete kağıdına sarılı ellerle bir çakının kemik sapına oyulmuş harfler
Notalardan yükselen is lekesini andıran biçimsiz bir hilkat
Yine de anlatabiliyor aynı hikayeyi.

Doğruluğu su götürmez
Çalışmanın da bir adabı vardır
Kol kaybedercesine çalışmak bile bir iş sayılır
Hatırı sayılır denebilecek kadar güçlü
rakamlardan üstün somut bir şey
Kalbi dayanmaz insanın
Çağrıları içgüdülerine ağır gelirse
Ne kaybeder, ne arsızlaşır
Geceleri yabancılık çekmek var ise