gökhan arslan

var mı, var

sabah denizi diye bir şey var zehra
kadıköy denizi iç deniz şişko deniz sarışın deniz
yeşil elma çürük elma kararmış elma
ters dönmüş kaplumbağa var kanadı koparılmış sinek
haşin rüzgâr yapışkan sıcak öfkeli yağmur
yok deme insana öylece bakan denizler de var

kavanozda kalan son zeytin tanesi var meselâ
huzursuz kâğıtlar tedirgin kalemler ‘büyük saat’ler
düğünlerde yere vurmaktan kanayan dizler
yamuk üçgenler oynak dörtgenler yumuşak köşeler
kasalarda sahte diye ayrılan paralar var
buğulu camlarıyla ağlamaklı köy kahveleri
uykusuz ağaçlar tozlu raflar arabeskli geceler
dünyanın bize yakıştırdığı şeyler var zehra

‘şarap kızılı bir lale’ var hem kızıl hem şarabî
‘mutsuzluk sporu’ ‘mahvolma şenliği’
kız kıza dans edilen nişanlar ölü gömme törenleri
martıların karanlığı tifttiği gece denizleri var
zehirli bakır kunt demir hermafrodit kalay
kedi kumu var köpek sidiği var fare boku var
kum kedisi sidikli köpek bok faresi
yazılmamış mektup çalmayan telefon kapalı kapı
dağ başında yalnızlıktan kurtlanmış kurtlar var

sıfatlar var zehra sıfat diye bir şey var
tümleç var yüklem var özne var gizlisi var
eğretileme oksimoron söz sanatları anlatım bozukluğu
sen denizin içine ne koyarsan o var
bozulmuş tanrılar okunmuş yaralar aksak baharlar
rüzgârı peşinden sürükleyen karamsar atlar
yaz ortasında fokur fokur kaynayan öğle denizi var

ağaç sadece ağaçtır ama boynunda da taşırsın onu
taş sadece taştır ama zihninde şekil verirsin ona
kök sadece köktür ama seni saran bir çift kol
deniz sadece denizdir zehra deniz bile bilir bunu
gizli öpüşmekler, kaçak elleşmekler, ‘yasak sevişmek’ler
her sabah sesinle uyanmayı bekleyen denizler var

ne var biliyor musun zehra
z var metro var çanta var defter var bağırmak var
yazdıktanbirkaçgünsonravazgeçtiğimşiirlervar